29 Ağustos 2011 Pazartesi

İki Kişilik Fotoğraf

Güneş yerküreyi yağda kavrulan soğan gibi kavuruyordu.

Hangi ülkede olduğunu bilmediği bir şehrin asfalt yollarında benzini tükenmiş arabasını 35 adım arkasında bırakmışken, gömleğinin sol cebindeki 2 kişilik fotoğrafı çıkardı.

Yüzlerini artık tanımadığı bu iki kişinin fotoğrafına iyice baktı. Sonra ceketinin cebinden sigara tablasını çıkardı. Özenle sardığı sigaralarından bir tanesini aldı. Dudaklarına aldığı sigarayı j&b çakmağıyla ateşleyiverdi tutkusunu. Sigarayı içine çekerken, sigaradan gelen sesler şehvetin sesleriydi.

Siyah, koltukları deri, benzini tükenmiş arabasında bıraktığı telefonuna, gömleğinin sol cebinden çıkardığı ve yüzünü tanımadığı 2 kişiden esmer, gamzeleri olanı bir mesaj atmıştı. Ama bu mesajdan habersiz 35 adım ötede ağzındaki sigara ile 2 kişilik fotoğrafa bakan adam, “Sadakatin bana değil” diyerek buruşturup ağzına atıverdi.

Siyah… Koltukları deri… Telefonundaki 1 mesajı ile… Benzini tükenmiş arabası 45 adım arkasında kaldı.

Siyah… Koltukları deri… Telefonundaki 1 mesajı ile… Benzini tükenmiş arabası 55 adım arkasında kaldı.

Siyah… Koltukları deri… Telefonundaki 1 mesajı ile… Benzini tükenmiş arabası 65 adım arkasında kaldı.

Kafasında çalan “One More Cup Of Coffee” şarkısının sesini yükselterek 75, 85, 95 adım…


Meral Güler

27 Ağustos 2011 Cumartesi

Kütür kütür yeşil bir sevda

erik ağacına çıkar gibiydi, heyecanını kontrol edemiyordu.

dalları, budakları; kolları, bacaklarıydı. birbirlerini öpüşleri sulu bir erik gibi, kütür kütür bir sevdaydı.

evine giden her daim araba sürüsüyle yığılı şehrin yolları, sarmayı yeni öğrendiği zıvanasını hep gevşek yaptığı sigarası, telefonu arandığında çalan david bowie’nin herhangi bir şarkısı, cemal süreya’nın şiirindeki gibi denize bir cigara atmışsak sabaha kadar yanan bir tutku… yani, yani kütür kütür…

yani bir kase erik gibi yeşil bir sevda.

Meral Güler